19 Ekim 2009 Pazartesi

Ah Facebook Ah...

Sen yok musun sen!... Girdin bir anda hayatımıza, hayranı yaptın hepimizi güzel videoların, fotoğrafların, paylaşımların, oyunların güzel organizasyonların ile güzel grupların ile hayran yaptın bizi, gruplarına bile "hayran ol" sekmesi ekledin üyelik için çünkü üye olmak yetmezdi sana hayranı olmak lazımdı... Ve şimdi tüm bu güzelliklerin yanında içimizi yakan(!) hayranlığın bir kez daha tokat gibi çarpıldı suratımıza.. Tabi ben bunun altında kalmadım o tokatı paylaştım acı gerçeğin farkına varmamı sağlayanlar ile... Tokat nedir dersek; Doğum günü tebriki almak güzel bir şey gerçekten fakat bu sadece sanal diye nitelendirilen alanda kalıyorsa maalesef zevk vermiyor insana hatta moralini bozuyor... Cumartesi gecesi Facebook'u açtım baktım, doğal olarak doğum günü mesajlarımı, kimlerin yazdığını görebilmek adına ama bazı gördüğüm isimler keyfimi kaçırdı açıkçası... Tamam bazı arkadaşları anlayabiliyorsunuz çok fazla sohbetiniz yok günlük hayatlarınız hakkında bilginiz yok bir nevi tanışıklığınız var geçmişten veya şimdiden gelen fark etmez bu kişilerin size facebook ile mesaj atması çok doğal; fakat bazı insanlar var ki sizin için çok önemli olan ve onlar için sizin çok önemli olduğunuz işte o insanların mesajlarını görünce profil sayfanızda bozuluyorsunuz... Çünkü onlardan bir telefon bekliyorsunuz, yanınızda olamasalar bile en azından arayıp doğum gününüzü kutlamasını bekliyorsunuz... Ama öylesine düşüncesiz bir hal almışız ki bu can ciğer dostların oraya attığı mesajların aslında sadece "harf değeri" taşıyacağını aslında yakın arkadaşlığın sanal değil gerçek hayat üzerinden özel şekilde yaşanması gerektiğini arka plana atar olmuşuz, aslında bir nevi üşengeçliğimize mahkûm olmuşuz kimseler için bir şeyler yapmaz olmuşuz... Ama bilmezler ki benim hayatım için en önemli günümde yanımda olanlar, arayıp kutlayan insanlar, diğer yapmacık mesaj atan kişilerden çok daha önemli olacaktır... Doğum günleri, özel günler unutulur gayet doğaldır dünyada herkesin kafasında bir sürü olay var fakat önemli olan hatırlandığı zaman ne şekilde paylaşıldığıdır... Herkes başkalarının hayatındaki statüye göre paylaşmalıdır... İşte bunu beceremeyen değerlerine yakışır davranmayan insanlar, onlar benim hayatımdan bir elektrik kesintisi sonrasında çıkabilecekken diğer dostlarım her günümde yanımda olacaklarını gösterdiler bana... İşte bu yüzden kızgınım sana Facebook güzel olsan bile, iletişim ağı olsan bile farkına varmadan koparıyorsun bizi birbirimizden...

4 Ekim 2009 Pazar

Farklı Bir Medeniyet....

Bitti... Bir seyahat daha bitti... Fakat bu sefer garipti gittiğim yer, yaşayış tarzı, havası, etrafı her şeyi ile farklıydı... Arap yarımadasındaydım... Su kaynağının olmadığı, toz-toprak ikilemesinden tozun toprağında üzerini örttüğü, ortalama 40 derece sıcaklıkla yerden vuran sıcağın nefes alıp vermenizde saniyenin 10 da biri oranda olsa bile sıkıntı yarattığı bir toprak parçası burası ( orası )... İnsanlar beyaz entarileri ile kara çarşafları ile gezmekte etrafta, girdiğiniz her yer klimalı, sıcaktan soğuğa sürekli bir geçiş halindesiniz çatlamamak için tutuyorsunuz kendinizi, direniyor bünye... Hayatın akşam 7 den sonra başladığından bu saatten önce sokaklarında pek insan bulamıyorsunuz, neredeyse bütün binalar krem rengi ve beyazdan oluşup şehir yansıyan güneş ışınları ile aydınlatılıyor...Yabancı çok bu şehirde nüfusun %25'i sadece yerel halktan oluşuyor fakat diğerlerini kendilerine adapte etmeyi beceren bir halk...Oralı olmadığını biliyorsunuz karşınızdakinin fakat oralı gibi konuşuyor, oralı gibi davranıyor ve oralı gibi giyiniyor, adeta diyor ki: " doğduğum yer değil doyduğum yerdir benim memleketim..." Issız çöllerinde safariye çıkıyorsunuz, ıssız bucaksız kum tepeleri, tuz tepeleri güneşin üzerinize üzerinize parıldadığı o zorlu şartların ardından, filmlerde gördüğümüz vahalarda o buz gibi suya giriyorsunuz, belki suyun soğuğu değil sizin hissettiğiniz, su belki soğuk değil ama vücudunuz o kadar çok kızmış ki adeta "coss.." sesini duyuyorsunuz girince...Modern bir şehir orası aslında büyük alışveriş merkezlerinin olduğu, kendine has çarşısının olduğu, insanlarının sıcak olduğu, bölgenin en önemli yerlerinden birisi olan " İslam Sanatları Müzesi"'ne ev sahipliği yapan bu kültür eşiğini içinde barındıran bir yer burası... Beklenenin aksine, bu tutuculuğun aksine, gece 11 sonrasında dolan içerisinde her ulustan, her milletten farklı insanların tek bir amaç olan eğlence için bir araya geldiği gece klüpleri/barlar/loungelar/diskolar şaşırtıyor insanı.. Her yerde bunların olduğunu biliyorsun aslında fakat gözünle görünce gecesini ve gündüzünü farklı yaşayan bir toplum görüyorsun orda.. Gündüzler de geceler de başka kişilere ait bu şehirde... Arap körfezine doğru uzatmış ayaklarınızı sıcağın belki ufakta olsa teninizi yakmasını beklerken gözünüz körfezin meşhur teknelerine, o şirin fakat körfezin sembolü olmuş yatlarına takılıyor, hepsi tam bir işçilik harikası tam bir eser adeta...Toparlarsak; güzel izlenimler bıraktı bu şehir bende, aklımda güzel bir yer tuttu tarihe,eserlere olan düşkünlüğümden iyi faydalandı bu şehir...Unutmadan tabi; Bu şehir neresi mi?.. Katar'ın başkenti Doha...